Gelişim Kartları

🌱 En Büyük Korkularımızdan Biri Zengin Olmak

Yazı Boyutu:

Kart Yorumu

Beynimizin “serebral korteks” adı verilen gri bir örtüsü vardır. İnceliği yarım milimetre ile bir buçuk milimetre arasında değişir. Beynimizin kullanabildiğimiz bölümü budur ve yüzde 5’ine tekabül ettiği söylenir. Kalan kısım, yani yüzde 95’lik bölüm ise “ilkel beyin” olarak nitelenen yerdir ve birçok insan bunu “henüz kullanamadığımızı, kullanabildiğimizde çok olağanüstü şeyler yapan insanlara dönüşeceğimizi” savunur. Elbette “kullanamadığımız” ifadesi burada kelime anlamında değil çünkü vücutta canlı bir hücre olup da kullanılmayan bir yer yoktur. Bizim henüz çözemediklerimiz vardır. Yani her hücre kullanılıyor ancak biz bazılarını henüz tam olarak çözemedik. Bin yıl önceki atalarınızın hafızası, genetik hafızanın yer aldığı yer de beynin bu kısmıdır. Bunları aktive etmeyi bilmediğimiz için her seferinde yeniden başlarız hayata... Belki üç kuşak öncesi dede veya nineniz çok güzel enstrüman çalıyordu, bilim insanı olma yeteneği vardı. O sizde açıldıysa, sizde devam eder. Bazen kuşak atlayıp bir başka torunda devam eder. Yetenekler gibi korkular da aynı şekilde sonraki nesillere aktarılır. Yalnız kalma, aldatılma, dışlanma korkuları, el âlem ne der korkusu ve daha niceleri... İster istemez, torunlar da bu korkuları bulup çözemezse, kuşaktan kuşağa taşınmaya, aktarılmaya devam eder. İyi özellikleri bulup aktive etmeniz ne kadar faydalıysa, korkuları bulup temizlemeniz de o kadar faydalıdır. Öncelikle şunu unutmamanız gerekir: Meyve veren ağaç taşlanır. İnsanlar küçüldükçe, dedikodu yapma eğilimleri de artar. Üreten, gelişen, öncü olan insanın dedikoduya ihtiyacı yoktur. Arkada kalan dedikoduya meyleder. Korku içinde bulunduğu yere tutunan insanlar çok rahat yalan da söyleyebilir, iftira da atabilir. Bu doğaldır. Fakat bu insanlar hep korku içinde yaşamaktan, geceleri rahat uyku bile uyuyamazlar. Mesela siz bir işyerinde, herkesin on günde yapabileceği işi bir günde yaparsınız, böyle insanları rahatsız edersiniz. Sizin kimsenin egosunu okşamaya ihtiyacınız yoktur çünkü üreten bir insan haline gelmişsinizdir. Üretiminizle varsınızdır. Oysa bu insanlar üretimle kendilerini ortaya koyamadıkları için başta patron ve yöneticiler olmak üzere birilerinin egolarını okşamak zorunda kalırlar. Gruplaşmaya giderek öne çıkmaya çalışırlar. Yeteneksizleştikçe daha çok kraldan kralcı olurlar. Ne yazık ki pek çok patron da bu tuzağa rahatça düşer. Siz yine de bireysel olarak dengede kalmalı ve kendi huzurunuzu kendiniz korumalısınız. Sizi mutsuz etmelerine izin vermemelisiniz. Zaten farkındalığa ulaştığınızda, akışa teslim olduğunuzda ve üretmenin güzelliğini fark ettiğinizde, isteseniz de mutsuz olamazsınız. Atalardan gelen korkularınızı tespit ettiğinizde, onlara teslim olmak yerine çözün ve yolunuza devam edin. Kıbrıs Adası’nda 1950’den 1974’e kadar Müslüman Türk nüfus soykırıma uğrama korkusu yaşadı. Daha öncesine gittiğinizde yine savaşlar, çeşitli kereler adanın el değiştirmesi, bunun için yapılan işgaller var. Doğal olarak böyle ortamlarda ortaya çıkan kıtlık ve yoksulluk yılları var. Doğal olarak atalar gözlemlemiş, deneyimlemiş ve torunlarına bir hafıza olarak bu bilinci aktarmış durumda. Belki de bu nedenle torunların ilk işi de “Garantili iş ve maaş bulayım...” oluyor. Bunu yaptıktan sonra yine garantiyi kuvvetlendirici gördüğü için ev ve araba sahibi olmaya yöneliyor. Oysa farkındalığa girdiğinizde, garanti sandığımız şeylerin garanti olmadığını görürsünüz. Gönül gözünüz açılmaya başladığında, geniş resmi görebildiğinizde, “garanti” diye düşünmenin bir yanılgı olduğunu fark edersiniz. Her ruh, her beden bu dünyaya bir tekâmül yapmaya geliyor. Bu dünyada misafiriz ama bunu unutup dünyaya kök saldık. Hepimiz çocuklarımıza, torunlarımıza korkulardan arınmış bir gen bırakmak zorundayız ama kendimizi düşünmekten, onları düşünmeye zaman kalmadı. Sayısı yüzü bulan korkumuz var. Bu korkuları arındırmadan makam mevki yapıyoruz kendimize ve “Toplumda yerimi garantiledim...” diyoruz. Oysa maskeli bir balodayız gerçekte. Günün sonunda kontrol etmeye çalıştığınız her şey zaten kontrolünüzden çıkacağı için maskeniz düşecek. Tokadı yemeden maskenizi bırakın ve doğal halinizle yaşayın. Maskesiz olursanız gelen başarı doğal başarı olacaktır. “Sadece benim doğrularım doğrudur!” derseniz bu da egosantriktir. Dünyada sekiz milyar doğru var. Herkesin kendi gözlemi ve iç dünyası var. Sekiz milyar farklı bakış açısı ile bakılıyor bu üstünde yaşadığımız gezegene ve herkes kendi açısından bir fotoğraf görüyor. Bülent Gardiyanoğlu’nun “Kendini Ertelemekten Vazgeç” Kitabından alınmıştır.
: / :