Gelişim Kartları

🌱 Hayallerinizi Sahiplenin

Yazı Boyutu:

Kart Yorumu

Al ve ver dengesini sağlayamadığınız müddetçe hayatınızda hep sorun yaşarsınız. Bugüne kadarki hayat tecrübeniz, size zaten bunu defalarca ispat etmiştir. Bu denge kırılırsa önce özel hayatınızda, ailenizde, sonra da toplum hayatı içinde sıkıntılar başlar. Alacağınızı alamazsanız, çocuklarınızın nafakasını alamamış olursunuz. Torunlarınızın ekmeği elinizden alınmış olur. Vermeyi bilmezseniz bu defa üzerinizde başkasının hakkı kalır ki bu da sizin için başka sıkıntılara dönüşür. Eskiden, anneme ve babama memur oldukları için kızardım. “Neden tüccar olmadıklarını” sorardım. Fakat on yıl önce anladım ki tüccar olmamaları çok hayırlı olmuş çünkü ikisi de almayı bilmiyor. Hayatları hep verme üzerine kurulu. Eğer al-ver dengesini kuramıyorsanız, ticaret size göre değildir. Sabit maaşlı çalışmak sizin için en iyi seçenektir. Hakkını aramayı bilmeyen, iyi niyetli, saf ve temiz insanlar ticarette çok zorlanırlar. Eskiden neredeyse tüm esnafın duvarına astığı klasik bir tablo vardır, bilirsiniz: Veresiye satan ve peşin satan. Veresiye satan kişinin nasıl zor durumda kaldığı, dükkânın döküldüğü, veresiye defterlerinin karabasana döndüğünü gösteren tabloda, peşin satan ise gayet şık ve temiz giyinmiş bir halde, pırıl pırıl bir dükkânın içinde otururken resmedilir. Aslında çok ince ve sadece esnafa değil herkese dönük güzel bir mesajı vardır bu tablonun. Al-ver dengesini kuramazsanız, veresiye satan esnafa dönersiniz. Hem işlerinizden hem sağlığınızdan olursunuz. Kendi doğanızı bilin. Fıtratınızı iyi tanıyın ve yapabileceğiniz işleri de ona göre belirleyin. Diğer türlüsü, sizi yine yoracak, sonuç da çok başarılı olmadığı için günün sonunda epeyce canınız sıkılacaktır. Hakkını arayabilmek kolay değildir ama çabalarsanız öğrenilebilir. Ben de hakkımı aramakta zorlanıyordum. Hayatımda bununla ilgili pek çok tecrübe yaşadım ve suçu da hep başkalarında aradım. “Benim hakkımı yedi! Boğazında kalsın!” diye beddua ettim. “Hakkımı yedi ama cayır cayır yanacak!” diye bekledim. Sonuçta farkındalığa giriş yapınca anladım ki sorun onlarda değil bende. Hakkımı aramayı bilmiyorum ve ilahi sistem de hakkımı aramayı öğrenmem için hep öyle tipleri karşıma çıkarıyor. Hakkımı aramaya başlayınca Dört Sınav kitabımı yazdım ve insanlarla tecrübelerimi paylaştım. Eğer insanlara “Dur arkadaş!” demeyi bilmezseniz, üstünüze basıp geçerler. Öyle bir dönemdeyiz ki herkes can derdine düşmüş durumda. Bu arena içinde sınırlarınızı çizmeyi bilmeniz lazım. Kendi çocuklarınız ve soyunuz için hakkınızı istemeyi bilmeniz gerekiyor. Sizi hakkınızı aramaktan alıkoyan sebepleri bulmanız, şifalandırmanız ve temizlemeniz gerekir. Belki çocukken sizi yapmadığınız şeyler için suçladılar. Belki kendinizi aklayamadığınız bir durum oldu. Belki siz daha çocukken, “Yapamazsın! Edemezsin!” diyen birileri vardı. Sizde suçlanma korkusu oluşturdular. Belki esir olma, tutsaklık korkusu ortaya çıktı. Bu nedenle hakkınızı aramakta zorlandınız. Belki insanların sizi suçlayacakları korkusunu atlatamadınız. Bu nedenle de bolluğu, bereketi taşımaya bir türlü hazır olamadınız. Ancak bunu yaparak kendinizi erteliyorsunuz. Kendi kendinize sorun: Bolluğu taşımaya ne kadar hazırsınız? Küçük bir deney yapın. Gözünüzü kapatın ve evde bir kasanız olduğunu düşünün. Bu kasanın içinde ne kadar para tutabilirsiniz? Kimi insan kasayı kapatamayacak kadar parası olduğunu hayal eder, kimi o kasada külçe altınları, elmasları bulunduğunu, kimi de büyük bir evde, bir çiftlik evinde mesela ve birden fazla kasası olduğunu... Kimileri ise hayal etmekte zorlanır. Paranın kendisine ait olmadığını, emanet bırakıldığını, kaybetmemesi gerektiğini düşünerek hayalinde bile panik yaşar. Şimdi bu deneyi bir adım daha öteye taşıyın: Para sizin. Alıp kasanıza koydunuz. Peki, projeniz ne? Bu parayla ne yapacaksınız? Eğer bir projeniz yoksa veya projenizle ilgili hayaller kuramıyorsanız, elbette bu paranın size gelmesi de zor olacaktır. Siz hazır değilsiniz ki ilahi sistem size bu kaynağı ulaştırsın... Bir niyet düşünürken, aidiyeti düşünmeniz de gerekir. Bir eğitim almak üzere yurtdışındaydım. Kendim için bir hayal kurmaya niyetlendim. “Londra’da bir dairedeyim...” dedim. “Beyaz bir spor araba alacağım...” Aracın resmini de duvara astım. Sonra camdan bakıp otoparkta aracın yerini de hazırladım. Bu hayalim kısa süre sonra gerçek oldu. Komşum, aynı arabayı aldı ve benim ayırdığım park yerine park etti. Yani, bir hayaliniz varsa, ona aynı zamanda sahiplenmeyi de içerecek şekilde niyet edin. Bülent Gardiyanoğlu’nun “Kendini Ertelemekten Vazgeç” Kitabından alınmıştır.
: / :