Gelişim Kartları

🌱 Onun Bunun Adamı Değil, Allah’ın Kuluyum

Yazı Boyutu:

Kart Yorumu

İnsanların yaptığı önemli hatalardan biri de “Şu hayatta düzgün insan kalmadı! Hep yanlış insanlar bizi bulur...” demektir. Siz de bu hataya düşmeyin. Eğer bunu söyleyip dahası kendinizi buna inandırırsanız, ilahi sistem de size “Demek sen düzgün insan olduğuna inanmıyorsun! O halde seni farklı bir kulvara koyalım...” der. Hayatta her zaman düzgün insanlar olduğunu da bilin ve buna inanın. Sizin niyetiniz neyse, karşınıza öyle insanlar çıkmasını temenni edin. Çocuklarınıza destek olmanız, sözgelimi ders çalıştırmanız, ihtiyacı varsa onu özel kurslara göndermeniz iyidir. Fakat onları hayatın “kötü insanlarla” dolu bir yer olduğuna inandırmayın, bu düşünce kalıbını ekmeyin. “İyinin de kötünün de bulunabildiğini” öğretin. Yanlışın sadece dışarıdaki insandan gelmeyeceğini de unutmayın. “Eşim beni hayatta aldatmaz! Benim çocuklarım hayatta bana yanlış yapmaz!” diye bir iddia ortaya koyarsanız, sınanırsınız. Bunun yerine, “Ben eşime güveniyorum. Çocuklarıma güveniyorum...” demeyi seçin. Kibirlenmek ne kadar yanlışsa, kendine aşırı güvenip ortaya iddia koymak da o derecede yanlış ve tehlikelidir. Tarih, çok kibirlenen ve sonra mahvolan insan örnekleriyle doludur. Eski Mısır kralları olan firavunları hatırlayın. Öylesine kibirlendiler, öylesine büyük iddialar ortaya koydular ki kendilerini artık insanüstü bir varlık sanmaya başladılar. Sonları ise çok fena oldu. Kendi adıma hiçbir şeyin uzmanı, ustası, gurusu olduğumu iddia etmiyorum. Bülent kimseyi kurtaramaz. Kimsenin şefaatçisi de olamam. Bazen kimi insanlar, “Senin tarikatına girelim...” diyorlar. Benim bir tarikatım yok. Din adamı, şeyh, imam, rahip, keşiş vs. değilim. “Nereden çıktı bu?” diye soruyorum. “Biz duyduk...” diyorlar. “Öbür tarafta cennete girecek olanlar, yanlarında elli kişiyi de götüreceklermiş. Senin yanında olursak, bizi de kurtarırsın. Senin kontenjanından faydalanmak istiyoruz...” diyenler, dahası bunun için para ve altın teklif eden bile oldu. Olacak şey mi? Peygamber efendimize bile yalnızca “tebliğ” görevi verilmişken, kim kimi kurtarabilir, kim kimi hangi kontenjana alabilir? Böyle şeylere itibar etmeyin. Herkes, kendi yolunu kendisi bulur. En doğru yol Allah’a giden yoldur. Ben sadece deneyimlerimi aktarıyorum, belki bir işinize yarar. Siz de kendi deneyimlerinizi bana ve başkalarına aktaracaksınız ki kolektif bir uyanışa geçebilelim, bu dünyada niye var olduğumuz, ne yapmamız gerektiği konusunda bilgi birikimimiz olsun. Kimi zaman sizi doğru anlamamakta, yanlış bir iletişim protokolü kurmakta ısrar eden insanlarla da karşılaşabilirsiniz. Bu sebeple her zaman dediğim bir şeyi tekrarlamak niyetindeyim: “Ben anlattıklarımdan mesulüm, siz de anladıklarınızdan...” Bir keresinde sakal bırakmak istedim. Uzatınca bilmem ne grubu gibi uzattığımı söyleyerek tepki gösterenler oldu. Kısaltınca başka bir grubun eleştirileri yağdı. Yanları toparlayınca bu defa da bir başka grup eleştiri bombardımanına başladı. En sonunda zaten kaşındırıyordu, sakalımı kestim ve tartışma bitti. İnsanlar, sizi bir yere koymaya meyillidirler. Bazen evrensel ve zamansız bir kitap olan Kuran’dan bir meal paylaşıyorum. Hoşuma gidiyor ve ondan insanlar da nasiplensin istiyorum çünkü Kuran, kıyamete kadar geçerli ve yeryüzünde kim varsa ve var olacaksa, hepsine gönderilmiş bir mesajdır. Sadece bir döneme, devre, bir topluma değil, tüm insanlığa... Ancak meal konusunda bile çeşitli eleştiriler geliyor, çünkü her grup kendi mealini kabul ediyor, diğerlerini eleştiriyor. Aynı ayetin onlarca çeşit meali yapılmaya çalışılıyor. Bu tür gruplaşmalar yanlıştır. İnsanların çalışmak, üretmek yerine birbiriyle uğraşmasına, birbirini yemesine ve başkalarının gelip ellerindeki zenginliğe el koyup onları yönetmesine hizmet eder. Yanı başımızda bunun örneklerini yaşadık. Bir gün Iraklı bir öğrenciyle konuşma fırsatım oldu. “Ülkenizde durum nasıl?” diye sordum. “Çok kötü...” “Nasıl yani? Saddam’dan kurtuldunuz. Amerika oraya barış götürdüğünü söylüyor. Durum düzelmedi mi?” “Ne barışı?” dedi. “Eskiden Saddam vardı ve bilirdik ki başımızda bir deli var. Şimdi her mahallede bir Saddam var. Herkes kendi haracını kesiyor. Herkes birbiriyle uğraşıyor.” Üzücü ama gerçek... Nelerle uğraştığınız, neye enerji ve zaman harcadığınız önemlidir. Dünyayı yöneten, dünyaya hâkim olmak isteyen sistemler en çok toplumların kendi iç karışıklıklarından beslenirler. Bu karışıklıklar sizin de kendinizi ertelemenizin en önemli sebeplerindendir. Şu grubun veya bu topluluğun, bu gruba ya da diğer topluluğa yönelik kavgası, çekememesi, birbirini yemesi herkese kaybettirir. Uyanın! Bülent Gardiyanoğlu’nun “Kendini Ertelemekten Vazgeç” Kitabından alınmıştır.
: / :